Sevgili Yansıma Dostları,
Yüreği güzel, sözü sohbeti ayrı güzel, canım arkadaşım Nazım'dan yepyeni bir yazı daha karşınızda... Bildiğiniz gibi daha önce de " KİMİ TANIDIK ?" başlıklı güzel yazısıyla blogumuza güzel bir renk getirmişti. Şimdi yine çok güzel bir konuyla ve keyifli yazısıyla tekrardan karşımızda Nazım...
Lafı daha fazla uzatmayıp, sizi bu keyifli yazıyla baş başa bırakıyorum. :)
PAYLAŞIL(A)MAYAN YALNIZLIK
O kadar çok seviyorum ki yalnızlığımı kimseyle
paylaşmıyorum.
Öncelikle ufak bir özet vâri bir şey
geçmek istiyorum. Geçen ki kimi tanıdık yazı dizemden sonra bana bir rahatlama
gelmiş olup, düşüncelerimi paylaşmış olmanın vermiş olduğu huzurla bayağı bir
idare ettim ben. Fakat gel gelelim bugün yine Azra (içimdeki yansıma) ile Twitter’da
yazışırken yalnızlığı özlediğini dile getirdikten sonra bana bir haller geldi. Hazır
içim doluyken yine yazayım dedim ama bu sefer noktasından virgülüne dikkat
edeceğim elimden geldiğince.
O kadar çok seviyorum ki
yalnızlığımı kimseyle paylaşmıyorum. Şimdi ilk olarak baktığımızda yalnızlık
genel kelime anlamıyla o kadar çok anlam taşır ki hangi birisine değinelim? Yalnız
olmak, yalnız kalmak, kimsesiz olmak, paylaşamamak, yalnız hissetmek, başka
insanları görmek, kendi içine sıkışıp kalmak, sadece kendinin var olması, kimseye
bir şey anlatamaman, yapacak bir şeyinin olmaması, kafanın sürekli aynı
düşüncelere sabitlenmesi, hayattan zevk alamamak, bazen kendine kızmak, bağırmak,
çağırmak, küfretmek, ağlamak, evrenle kavga etmek, evreni sorgulamak, hayatı
sorgulamak, kaderi anlamaya çalışmak, umursanmamak, düşünülmemek, takınılmamak,
önemsenmemek bunlar sadece yalnızlık denildiğinde birbiri ardına sıralanan, bana
yalnızlığın ifade ettiği, birbiriyle bağlantılı terimler. Bunları istediğiniz
kadar çoğaltabilirsiniz tabi. Tek tek ele aldığımızda aslında hepsi tek
başlarına insanlığın genel sorunları. Göründüğü üzere de her şeyin temeli tamamen
o hissedilen ‘’yalnızlık hissi’’nden öteye bir şey değil. Kabaca üstten
bakıldığında insanlar ikiye ayrılır genel olarak: İlk kısım yalnızlığı sevip
onunla yaşayan\mahkûm olan diğer kısımda ‘’içimdeki yansıma’’ gibi yalnız kalmak isteyen, normal hayatın
yoğunluğundan, insanlardan bıkmış kişiler topluluğu. Her ne kadar şu ana kadar
yazı bilimsel makale gibi devam etse de ne yapabilirim ki işte. Canım o derece
sıkılıyor ki yazıyı uzattıkça uzatmak araya farklı şeyler sıkıştırıp belki 3-5 yemek
tarifiyle süsleyip zaman geçirip uyuyana kadar devam edip uyanıp yarın yine
kaldığım yerden devam etmek istiyorum. Ayrıca ara bilgi; Şu ‘ki’leri nasıl
yazdığımızı bir türlü hatırlayamadım. Bir ara tekrardan Google’dan ona bakmam
lazım. Bir sonraki yazımı daha da düzgün yapabilirim. Arada yazıyoruz ne
yapabilirim ki? Devam edecek olursak konu bayağı dağılmış gibi dursa da size
direk olarak canlı yalnızlık örneği gösteriyorum. İç sese de değinmek
istiyorum. O iç sese bir ara ciddi kafayı taktım. Tam olarak nereden geliyor
diye. Genelde insanları o iç seslerden kimse daha iyi anlayamaz bu evrende.
Etrafınızdaki insanlara bakın! Tek
tek derinlemesine inceleyip, kimin için, hangi seviyede olduğunuzu sorgulayın. Eğer
en ufak, çok hassas, aşırı ufak bir hüznü, bir sıkıntıyı bile çaktırmamaya
çalışırken bile birisi çıkıp onu anlıyorsa tebrikler yalnız değilsiniz. Sonsuza
kadar olmasa da ortalama 3-5 sene mutlu yaşayabilirsiniz. Bir de kendinize şu
soruları sorun tekrar en basit örneklerden; Doğum gününüz olduğunda kaç kişi
kutluyor? Kaç kişi size hediyeler veriyor? Kaç kişi sizi o derece sevip
önemsiyor? Eğer sonuçlar istediğiniz gibi çıkmadıysa evet, sizde yalnızlığınızı
kimseyle paylaşamıyorsunuz demektir. E, o zaman yalnızlığınızı sevin, kimseye
vermeyin onu koruyun kendinizle kavgalardan uzak durun.
Nazım KILIÇ