İçimden Gelen Anlık Haykırış...

Cumartesi, Aralık 31, 2011




kendimden nefret ediyorum, hiç aşk yaşayamamaktan nefret ediyorum, sevgi açlığından nefret ediyorum, insanların bana duvar muamelesi yapmalarından nefret ediyorum, yanlarında kendilerini delicesine sevmeye hazır birisi varken çok uzaklara bakacak kadar kör olmalarından nefret ediyorum, hiç sevilmiyor olmaktan nefret ediyorum... herşeyden nefret ediyorum!!!

Ayrılık Sonrası

Pazar, Aralık 11, 2011






Ayrılık Sonrası...


Tam göğsünüzün ortasında bir yeriniz acıyacak...Evinizin sizi içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksiniz...Sokağa fırlayacaksınız...Sokaklar da dar gelecek...Tıpkı vücudunuzun yüreğinize dar geldiği gibi...Ne denizin mavisi açacak içinizi, ne pırıl pırıl gökyüzü...Kendinizi taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksiniz...Birileri size bir şeyler anlatacak durmadan...‘‘Önemli olan sağlık.''‘‘Yaşamak güzel.''‘‘Boşver, her şey unutulur.''Siz hiçbirini duymayacaksınız...Gözyaşlarınızdan etrafı göremez hale geleceksiniz.O'ndan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksiniz...Hep ondan bahsetmek isteyeceksiniz...‘‘Ölüme çare bulundu'' ya da ‘‘Yarın kıyamet kopacakmış'' deseler başınızı kaldırıp ‘‘Ne dedin?'' diye sormayacaksınız...Yalnız kalmak isteyeceksiniz...Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak...İkisi de yetmeyecek.Geçmişi düşüneceksiniz... Neredeyse dakika dakika... Ama kötüleri atlayarak...Onunla geçtiğiniz yerlerden geçmek isteyeceksiniz... Gittiğiniz yerlere gitmek...Bu size hiç iyi gelmeyecek... Ama bile bile yapacaksınız.Biri size içinizdeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksınız... Aslında kurtulmak istediğiniz halde, o acıyı yaşamak için direneceksiniz.Hayatınızın geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksiniz...Aksini iddia edenlerden nefret edeceksiniz..Herkesi ona benzetip...Kimseyi onun yerine koyamayacaksınız...Hiçbir şey oyalamayacak sizi...İlaçlara sığınacaksınız... Birkaç saat kafanızı bulandıran ama asla onu unutturmayan... Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren..Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek... Boğazınız düğümlenecek, dinleyemeyeceksiniz...Uyumak zor, uyanmak kolay olacak..Sabahı iple çekeceksiniz... Bazen de ‘‘Hiç güneş doğmasa'' diyeceksinizNe geceler rahatlatacak sizi ne gündüzler...Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksiniz...Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önünüze çıkana sarılmak isteyeceksiniz... Nafile... Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek...Rüyalar göreceksiniz, gerçek olmasını istediğiniz... Her sıçrayarak uyandığınızda onun adını söylediğinizi fark edeceksiniz...Telefonun çalmasını bekleyeceksiniz... Aramayacağını bile bile... Her çaldığında yüreğiniz ağzınıza gelecek... Ağlamaklı konuşacaksınız arayanlarla...Yüreğiniz burkulacak...Canınız yanacak..Bir daha sevmemeye yemin edeceksiniz.Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinizden...Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksınız... Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğiniz için kendinizden nefret edeceksiniz.Yaşadığınız şehri terk etmek isteyeceksiniz... Onunla hiçbir anınızın olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek...Ama bir umut... Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu... Bu umut sizi gitmekten alıkoyacak..Gel gitler içinde yaşayacaksınız.


Buna yaşamak denirse...

Minik Bir Anekdot

Salı, Kasım 15, 2011


Eğer ciddi bir ilişkiniz varsa sahip çıkın, en ufak bir şeyde tartışmayın. Ne bileyim; mesela durduk yere gülümseyin ona. Her kavganızda çekip gidecekmiş gibi davranmayın. Çünkü artık insanlar çok farklı. Kolay kolay adam gibi birini bulamıyorsunuz. Çoğu erkek çok piç, çoğu kız çok basit. İnsanlar sevmenin ne demek olduğunu unutmuş. Duygularla oynamak ise en kolay oyun. Sizi seven birini kolay kolay bulamıyorsunuz, bulsanız da sevemiyorsunuz bazen. İlişkiniz hâlâ devam ediyorsa elini tutan kişiyi bırakmayın. Başkalarının aranıza girmesine izin vermeyin, izin verince yalnız kalıyorsunuz, bomboş kalıyorsunuz. Çünkü çoğu insan sevmeyi unutmuş.

-alıntı-

Doğum Günün Kutlu Olsun Melek Kardeşim

Pazartesi, Kasım 07, 2011
O benim meleğim, 


İyilik perisi, derdimi dinler, sorunuma çare üretir, derdini anlatır, bana güvenir... O bir insanın sahip olabileceği en iyi arkadaş, en mükemmel kardeş. Belki öz kardeş olsak bu kadar iyi anlaşamazdık. Yaşı benden küçük ancak yüreği kocaman. Yaşının küçük olduğuna bakmayın sakın, aklıyla bir çok büyüğü alır satar benim gözümde. :)


Okumayı, araştırmayı, dinlemeyi seven, akıllı düşünen ve mantığını hiçbir zaman elden bırakmayan bir bıcırık o. O benim her şeyim.. Daha neler neler anlatmak istiyorum ama beynimde kelimeler uçuşuyor ancak hiç birisi O'nu anlatmaya yetmiyor.


Bugün, O'nun doğum günü... Rabbim, O'na uzun, sağlıklı, huzur dolu, mutluluk dolu, sevinç dolu, din ve iman dolu muhteşem bir ömür versin inşallah. Sevdikleriyle birlikte bir ömür geçirmesi dileğiyle. Asıl hayatında da mekanı Cennet, Peygamber komşusu olur inşallah...


Seni seviyorum, canım kardeşim. Doğum günün kutlu olsun EDA MELİSSA. :)
Azra...


NOT: Bu da en sevdiğin çiçek olan Orkide desenli pastan :D

PAYLAŞIL(A)MAYAN YALNIZLIK

Cumartesi, Ekim 29, 2011




  Sevgili Yansıma Dostları,
  Yüreği güzel, sözü sohbeti ayrı güzel, canım arkadaşım Nazım'dan yepyeni bir yazı daha karşınızda... Bildiğiniz gibi daha önce de " KİMİ TANIDIK ?" başlıklı güzel yazısıyla blogumuza güzel bir renk getirmişti. Şimdi yine çok güzel bir konuyla ve keyifli yazısıyla tekrardan karşımızda Nazım... 
  Lafı daha fazla uzatmayıp, sizi bu keyifli yazıyla baş başa bırakıyorum. :)


PAYLAŞIL(A)MAYAN YALNIZLIK



O kadar çok seviyorum ki yalnızlığımı kimseyle paylaşmıyorum.
 

Öncelikle ufak bir özet vâri bir şey geçmek istiyorum. Geçen ki kimi tanıdık yazı dizemden sonra bana bir rahatlama gelmiş olup, düşüncelerimi paylaşmış olmanın vermiş olduğu huzurla bayağı bir idare ettim ben. Fakat gel gelelim bugün yine Azra (içimdeki yansıma) ile Twitter’da yazışırken yalnızlığı özlediğini dile getirdikten sonra bana bir haller geldi. Hazır içim doluyken yine yazayım dedim ama bu sefer noktasından virgülüne dikkat edeceğim elimden geldiğince.


O kadar çok seviyorum ki yalnızlığımı kimseyle paylaşmıyorum. Şimdi ilk olarak baktığımızda yalnızlık genel kelime anlamıyla o kadar çok anlam taşır ki hangi birisine değinelim? Yalnız olmak, yalnız kalmak, kimsesiz olmak, paylaşamamak, yalnız hissetmek, başka insanları görmek, kendi içine sıkışıp kalmak, sadece kendinin var olması, kimseye bir şey anlatamaman, yapacak bir şeyinin olmaması, kafanın sürekli aynı düşüncelere sabitlenmesi, hayattan zevk alamamak, bazen kendine kızmak, bağırmak, çağırmak, küfretmek, ağlamak, evrenle kavga etmek, evreni sorgulamak, hayatı sorgulamak, kaderi anlamaya çalışmak, umursanmamak, düşünülmemek, takınılmamak, önemsenmemek bunlar sadece yalnızlık denildiğinde birbiri ardına sıralanan, bana yalnızlığın ifade ettiği, birbiriyle bağlantılı terimler. Bunları istediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz tabi. Tek tek ele aldığımızda aslında hepsi tek başlarına insanlığın genel sorunları. Göründüğü üzere de her şeyin temeli tamamen o hissedilen ‘’yalnızlık hissi’’nden öteye bir şey değil. Kabaca üstten bakıldığında insanlar ikiye ayrılır genel olarak: İlk kısım yalnızlığı sevip onunla yaşayan\mahkûm olan diğer kısımda ‘’içimdeki yansıma’’  gibi yalnız kalmak isteyen, normal hayatın yoğunluğundan, insanlardan bıkmış kişiler topluluğu. Her ne kadar şu ana kadar yazı bilimsel makale gibi devam etse de ne yapabilirim ki işte. Canım o derece sıkılıyor ki yazıyı uzattıkça uzatmak araya farklı şeyler sıkıştırıp belki 3-5 yemek tarifiyle süsleyip zaman geçirip uyuyana kadar devam edip uyanıp yarın yine kaldığım yerden devam etmek istiyorum. Ayrıca ara bilgi; Şu ‘ki’leri nasıl yazdığımızı bir türlü hatırlayamadım. Bir ara tekrardan Google’dan ona bakmam lazım. Bir sonraki yazımı daha da düzgün yapabilirim. Arada yazıyoruz ne yapabilirim ki? Devam edecek olursak konu bayağı dağılmış gibi dursa da size direk olarak canlı yalnızlık örneği gösteriyorum. İç sese de değinmek istiyorum. O iç sese bir ara ciddi kafayı taktım. Tam olarak nereden geliyor diye. Genelde insanları o iç seslerden kimse daha iyi anlayamaz bu evrende.


Etrafınızdaki insanlara bakın! Tek tek derinlemesine inceleyip, kimin için, hangi seviyede olduğunuzu sorgulayın. Eğer en ufak, çok hassas, aşırı ufak bir hüznü, bir sıkıntıyı bile çaktırmamaya çalışırken bile birisi çıkıp onu anlıyorsa tebrikler yalnız değilsiniz. Sonsuza kadar olmasa da ortalama 3-5 sene mutlu yaşayabilirsiniz. Bir de kendinize şu soruları sorun tekrar en basit örneklerden; Doğum gününüz olduğunda kaç kişi kutluyor? Kaç kişi size hediyeler veriyor? Kaç kişi sizi o derece sevip önemsiyor? Eğer sonuçlar istediğiniz gibi çıkmadıysa evet, sizde yalnızlığınızı kimseyle paylaşamıyorsunuz demektir. E, o zaman yalnızlığınızı sevin, kimseye vermeyin onu koruyun kendinizle kavgalardan uzak durun.

Nazım KILIÇ 

Dini Anlamda "GENÇKEN YAPILACAK 100 ŞEY"

Salı, Ekim 25, 2011
 
 
>>>İŞTE GENÇKEN YAPILACAK 100 ŞEY..!<<<
 
 
1. Nasıl yaratıldığını ve seni kimin yarattığını bir düşün.
2. Varlığının ve hayatın amacını sorgula.
3. Dünya hayatının kısalığını anla.
4. Ölüm gerçeği ile yüzleş.
5. Ölümün yaşının olmadığını bil. Gençliğine güvenme.
6. Ölüm sonrasında ne olacağını düşün.
7. Sana verilen sınırlı ömrü nasıl kullanacağın ile ilgili seçimini yap.
8. Dinini öğren.
9. Dinî ve insanî sorumluluklarının bilincinde ol.
10. İbadetlerinde gönülden ve titiz ol.
11. ALLAH’ı çok an.
12. Dua et.
13. Sadece kendin için değil tüm insanlar için de dua et.
14. Tövbe et.
15. Hatalarından pişmanlık duy.
16. Ahlaklı ve faziletli ol.
17. Aklını işlet.
18. İhlâslı ol.
19. Güvenilir ol.
20. Fedakâr ol.
21. Çalışkan ol.
22. Öldürme.
23. Çalma.
24. Faiz yeme.
25. Yalan ve hileden uzak dur.
26. Zarafet sahibi ol.
27. Gıybet etme.
28. İnsanların kusurlarını arama.
29. Hüsnü zanda bulun.
30. Hataları örtücü ol.
31. Hakkı ve adaleti gözet.
32. İnsaflı ol.
33. Şahitlikten kaçınma.
34. Çirkin işlerden ve fenalıklardan uzak dur.
35. Nefsine hâkim ol.
36. Namuslu ve şerefli ol.
37. Hayâ sahibi ol.
38. Tevazu sahibi ol.
39. Güzel düşünüp güzel davran.
40. Helal ve Haramı gözet.
41. Boş ve lüzumsuz söz ve davranışlardan uzak dur.
42. Hayırlı işlerde yarış.
43. Güzel söz konuş.
44. Güler yüzlü ol.
45. Hayrı, iyiyi ve güzeli tavsiye et.
46. Sev.
47. Sevil.
48. Kin gütme.
49. Özrü kabul et.
50. Öfkelenme.
51. Kibirlenme.
52. Affet.
53. Şefkatli ol.
54. Barışı esas al.
55. Hoşgörülü ol.
56. Sabret.
57. Tevekkül et.
58. Kanaatkâr ol.
59. Sözüne sadık ol.
60. Dünya hayatının geçici zevklerine kapılma.
61. Yetimi, öksüzü, ihtiyaç sahibini gözet.
62. Yaptığın iyilikleri başa kakma.
63. Darlık anında dahi malından hayır yolunda harca.
64. Cömert ol.
65. Paylaş.
66. Yardımlaş.
67. Cesur ol.
68. Tedbirli ol.
69. İsraf etme.
70. Ailen ve akrabalarını gözet.
71. Komşularınla iyi ilişkiler kur.
72. Kadir-Kıymet bil.
73. Vefakâr ol.
74. Dinine, vatanına, milletine hayırlı bir insan ol.
75. Kendini geliştir, yetiştir.
76. İnsanlık meselelerine karşı duyarlı ol.
77. Müslüman kardeşinin derdini kendine dert edin.
78. Sadece kendin için değil, tüm insanlık için faydalı işler yapmaya çalış.
79. Varlığı zorunlu ve her türlü övgüye lâyık olan,
80. Eşi ve benzeri olmayan,
81. Mülk ve yönetimin sahibi olan,
82. Her şeye gücü yeten,
83. Yaratan, var eden,
84. Rahman ve Rahim Olan,
85. Affeden ve hataları bağışlayan, tövbeleri kabul eden,
86. Her şeyi gereğince bilen,
87. Her şeyi gereğince gören, işiten,
88. Her şeyi çepeçevre kuşatan,
89. İyilik ve lutfu sonsuz olan,
90. Böylesi yaşamaya elverişli bir dünya ve içinde çeşit çeşit canlılar yaratan,
91. Her sabah yeni bir günü yaratan ve seni yaşatan,
92. Görmeni, işitmeni, hissetmeni nasip eden,
93. Yürüyecek ayaklarını, iş görecek ellerini yaratan,
94. Barınacak bir yuva, yiyip içilecek rızıklar veren,
95. Hastalandığında sana şifa ulaştıran,
96. Dertlendiğinde deva ulaştıran,
97. Dualarına karşılık vererek kulu için en hayırlısını dileyen,
98. İyi ile kötüyü ayıracak akıl veren,
99. Sevmeyi, sevilmeyi mümkün kılacak kalp veren,
100. Rabbine şükret..
 
alıntıdır.

Yalnızlığına Kaç...

Cumartesi, Ekim 22, 2011




Yalnızlığına Kaç...


Yalnızlığına kaç, dostum! Seni büyük adamların gürültüsünden sersemlemiş, küçüklerin iğneleriyle de delik deşik olmuş görüyorum.

Yalnızlığın bittiği yerde, pazar yeri başlar; pazar yerinin başladığı yerdeyse, büyük oyuncuların gürültüsü ve ağılı sineklerin vızıltısı başlar.

Gösterişli soytarılarla doludur pazar yeri, - ve halk övünür büyük adamları ile! Bunlar onlara göre, anın efendileridirler.

Fakat an onu sıkıştırır, o da seni sıkıştırır. Ve senden "evet" ya da "hayır" ister. Yazık, "...yana olma" ile "...karşı olma" arasına mı koymak istiyorsun iskemleni?

Yeni değerler yaratanların çevresinde döner dünya: -görünmeden döner. Oysa oyuncuların çevresinde döner halk ve şan :" dünyanın gidişi" böyledir.

Pazar yerinden ve şandan uzakta yer alır büyük olan herşey; hep pazar yerinden ve şandan uzakta barınmıştır yeni değerler yaratanlar.

Yalnızlığına kaç dostum; görüyorum ki her yerini ağılı sinekler sokmuş. Sert ve sağlam bir havanın estiği yere kaç!

Yalnızlığına kaç! Sen küçük ve acınacak kişilere pek yakın yaşadın. Onların göze görünmez öçlerinden kaç! Onlar sana karşı öçten başka bir şey değildirler.

Artık el kaldırma onlara! Sayısızdır onlar, hem senin yazgın sinek kovmak değil ki.

Sayısızdır küçük ve acınacak kişiler, nice mağrur yapıların yıkımı olmuştur yağmur damlaları ve yabanıl otlar.

Sen taş değilsin, ama sayısız damlalar seni şimdiden oymuşlar. Sayısız damlalardan yarılıp parçalanacaksın daha.

Senden kan isterler tam bir suçsuzluk içinde; kansız canları kana susamıştır, ve sokarlar bundan ötürü, tam bir suçsuzluk içinde.

Yalnızlığına kaç dostum, -ve oraya, sert ve sağlam bir havanın estiği yere. Senin yazgın sinek kovalamak değildir.

Böyle buyurdu Zerdüşt.
(panayir sinekleri hakkinda, Nietzsche)


Kimi Tanıdık?

Cuma, Eylül 30, 2011

 Sevgili dostlar, bu defa yazının sahibi ben değilim. Twitter'dan severek takip ettiğim, görüşlerine, düşüncelerine, sohbetine önem verdiğim, iyi yürekli bir arkadaşımdan geldi bu sefer ki yazı. Aslında bu yazının çıkış noktası da blogumuzda ki bir yazıdır. Konu hakkında twitter'da yazışırken uzun uzun yazmasını istedim, kendisi de sağ olsun beni kırmadı ve karşımıza aşağıdaki gibi çok güzel bir yazı çıkardı. Hiç bir şeyine dokunmadan aynen yayımlıyorum.. :)) Teşekkürler Nazım.

Kimi Tanıdık ?





İlk olarak bu güne kadar bazı karalamalarım dışında hiç bişey yazmadığımı belirtmek isterim.O karaladığım şeyleride başka okuyup beğenen vay kanka süper iyi yazmışsın yeaa diyen insanlar olsada dikkate almadım.Yazdığım şeyleride bidaha geri dönüp hiç okumadım.Noktalama işaretleriylede aram iyi değil pek.Genelde işte noktadan noktaya yazıyorum.Virgülü olsun diğerleri olsun aram hiç iyi olmadı.Tamam şimdi az çok beni tanıdığımıza göre benim aslında size anlatmak istediğim aslında kafamın içinde sürekli dışardaki insanlara bağırmak istediğim suratlarına çarpmak istediğim bi iki şeye geçiyorum.

Tanışma hiç tanımadığın birini sadece görmek merak etmek hoşlanmak bi sürü şekli var işte.Ben arkadaş olma kısmına değinicem burda.Çünkü insanlar olarak arkadaş seçimlerinde ciddi olarak çok yanlışlıklar yapılıyor.Tabiri caizse işte arkadaş olmayı bilmiyoruz.Ondan sonra yok efendim o beni kandırdı o beni aldattı o bana bunu yaptı bu beni böyleydi felan liste uzar gider.Ben kendimle ilgili şu tarz bi parantez açıyorum başlamadan önceki bu daha başlamamış halim.Yazarken kolayda okurken sıkıntı olsa gerek.Bana dönücek olursak benim çok ilginç bi şekilde sosyal ağlar çevrem olsun felan hep sürekli çok sayıda arkadaşım.Onun iki katı tanıdığım.Bide beni tanıyan ama tanımadığım insanlar olmuştur.Genel olarak hiç tanımadığım bi insanla tanışmayı bilmiyorum ki burdada oha lan madem bilmiyon neden bu kadar yazdın hiç diyebilirsinizki savunmam hazır bile.Genelde hep onlar beni tanıdılar benimle arkadaş oldular.Yani hep ilk adımı onlar attılar ben xx ben yy ben vvnin arkadaşı uy gibi gibi.şimdi bide yazarken dikkatimi çekti ilk defa yazıyorum felan şu anda size nasıl yaklaşsam onu bilemedim.Hani çok ciddi bi yazı biçimindemi yoksa araya ilginç şeylermi diye.Onu geçtim buraya kadar okuduğunuzu bile sanmıyorum ama işte benimkide bi yerde düşünce kusmuğu.Düşüncelerimi kafamdan bu şekilde atıyorum ara ara iyi geliyor kimse okumasada yazıyorum.Neyse konu ciddi ciddi dağıldı ama bu ara bilgileri vermem en azından bazı şeyler hakkında açıklık getirir dedim.Şimdi o ilk tanışma anından sonra genelde insanların hani ben şurda doğdum felan felan o kısımları geçip.bi olay bi konu hakkındaki ilk 10 cümlesine bakın.Kendi ilk 10 cümlelerindeki kendi fikirlerini dinleyin kendinizinkilerle kendi  hayat görüşünüzle karşılaştırın.Eğer  uç insanlarsanız burdan belli eder ve bu kişiyle bi süre sonra arkadaş olup biraz daha sonra dost olursanız bi gün mutlaka bu arkadaşlığınız bi şekilde biticektir.İnsanları tanımak çok çok uzun bi süreçtir bi yerde ki kim kimi ne denli tanıyabiliyor ama aşağı yukarı bi fikir sahibi olduğu zaman insan çok çok iyi tanıyabilir.Ha bide bu ben değiştim zırvalıkları vardırki hayatta inanmayın.Hiç kimse değişmez.Size öyle göstersede içten içe aynıdır bi gün tekrardan geri döner cidden bak.O yüzden ilk tanıma çok önemli.İnsanları nelere güldüklerinden bile az çok nasıl insanlar olduğu hakkında fikir sahibi olabilirsiniz bile.Çünkü cidden bazı insanlar öyle şeylere gülerki felan duvar olsa kafanı vura vura ölmek istersin o derece.Sonra o kişi gelir seninle arkadaş olmaya çalışır felan içler acısı.İnsanları tanırken bide cümle kuruşlarına bakın.Kızlarda özellikle sizi tersleyen insanlara karşı bi merak bi yakınlaşma çabası gözlemledim yapmayın etmeyin demiyorum çünkü fark ettimki değil kızlar hiç kimse birinin birine dediğini yapmaz.Çünkü illa kendisi tecrübe etmelidir o şeyleri ama yazı konumuz bu değil.Ama en korkulu rüyanız o süper ikna kabileyeti olup çok alengirli cool cümleler kuran insanlar olsun.Onların bi yerde size mutlaka bi zararları olur çok dikkatli olun.Genel olarak işte özet geçicek olursak insanları tanımak istiyorsanız o ilk intabaya çok çok dikkat edip detaycı olup kişiliklerine göre yargılayın onları.Bi yerde olmuyorsa zorlamayın yalnızlık o kadarda kötü bişey değil bi yerde hani.Son olarak birde bazılarının o hani sizin için karşılıksız yaptıkları şeyler felan varya onlara çok çok önem verin.Daima ilk etapta bencil olun.Sizin bencilliğine karşı karşı taraf hala çaba gösteriyorsa evet o sizin en yakın arkadaşınız olabilir üsttekilere dikkat ederek tabi.

yazar: Nazım 
twitter'dan kişiyi takip etmek için: 

Kadınlar Ne İster?

KADINLAR NE İSTER?




Selamlar Yansıma Dostları,

Uzun bir zaman oldu aslında ben bloglarıma dokunmayalı, böyle bir güzel içimi dökmeyeli.. Sevgili arkadaşım kimmiraikkonen99 (Uğur)'un da tavsiyesiyle geçtiğimiz günlerde bir diziye başladım; Awkward (beceriksiz). O diziden aldığım şevk ve güçle beraber yeniden blog dünyasına geri dönmeye karar verdim. İlk yazım da yine ilgi çekici ve güzel olsun dedim. Neyi ele alayım diye düşünürken, asırlardan beridir süregelen ancak henüz daha çözüme ulaşamamış büyük bir problemi ele almaya karar verdim: Kadınlar ve Erkekler.

İlk yazımın konusu da belli, başlıktan da anlayacağınız gibi; KADINLAR NE İSTER?

Aslında ince ince detaylı olarak anlatmaya çalışırsak kadınlar her şey ister. İnsan her şey ister ve kadınları da bireye indirgersek bu işin içinden hiç çıkamayız. Genel olarak kadınlardan bahsedelim dilerseniz..

Bir kere bu sorunun cevabını aramaya kalkışırsak bir sürü şey çıkar karşımıza: Yakışıklılık, karizma, iş, para, cinsel güç, iyi bir karakter, kişilik, dini görevler vs. vs... Aslına bakarsanız uzun uzun düşünürsek bu cevaplar tek bir noktaya çıkıyor: GÜÇ!!!!

Evet, kadınlar güç isterler. Yakışıklılık örneğin. Aslında bir güçtür o da. Kendinden daha az yakışıklı erkeklere karşı sahip olduğu bir güçtür aslında. Ancaaakkk bu hiçbir kadın için yeterlilik göstermez. Bunun yanında Voltron'ı oluşturur gibi diğer güç birimlerinin de var olması gerekir. İş de bir güçtür. Ne kadar iş, o kadar para, bu da iyi bir yaşam kalitesi demektir.







Duymuşsunuzdur bir çok kadından. Evlenmeyi düşündükleri adam için ya da nasıl bir koca istersiniz diye sorduğunuzda şu cevabı sık sık duyarsınız; Beni ve çocuklarımı kimseye muhtaç etmesin... Evet, doğru! Bir kadın eğer maddi, manevi başkasına ihtiyaç duymaya başlar ve bir çok konuda eksiklik görürse artık o adamı bir erkek olarak görmemeye başlar. Bunu da ilk olarak davranışlarında ve de cinsel yaşamında göstermeye başlar. Sevişmek istemez, bir şeyler yapmak istemez, uzak kalmak, uzaklaşmak ister. Hatta ve hatta bazı kadınlar bu durumu aldatmaya kadar götürebilirler, benden söylemesi.

Yıllardır bir soru sorulur insanlara: AŞK MI, PARA MI?

Kadınlar için elbette ki her ikisi de önemli ancak aşk geçici, para kalıcıdır. Kim "Para benim için ikinci planda." demişse yalan söyler. Belki yeni bir aşıktır ve taze taze hissetmekte olduğu aşkı, o kişiye bu tür cümleler kurdurtabilir ancak aradan yıllar geçtikten sonra para da çok önemli bir faktör olarak ortaya çıkar. Kadın parayı sever ama tapmaz. Para aslında bir kadın için erkeğin gücünü gösterir. Her şeyi bir kenara bırakırsak, ileride evlendiğiniz adam işsiz güçsüz biriyle, sadece "aşk" için evlendiyseniz, ne yiyip, ne içeceksiniz? Sofranıza da bir tas çorba yerine, bir tutam aşk koyar yersiniz!! Aşk karın doyurmaz, unutun bunu!! Düşünün bir kere, bir kadınsınız ve sevgiliniz var. İlk başlarda gayet güzel anlaşıyorsunuz, eğer yapıyorsanız öpüşüyorsunuz, sevişiyorsunuz vs.. Sonra birlikteliğiniz ilerliyor.. Dışarıda bir şeyler yapmak istediğinizde sevgiliniz hesabı ödememeye başlıyor. Elbette ki her zaman erkek ödeyecektir diye bir durum söz konusu olamaz. Ancak kadına sürekli ödettirmeye başlarsa eğer bir erkek, artık kadın için onun bir değeri kalmamıştır. Özür dileyerek söylüyorum ama bir kadın böyle bir erkeği besleyeceğine, evine bir köpek alır besler daha iyi. Bu yüzden para çok önemli. Yanlış anlaşılmasın, binlerden, milyonlardan bahsetmiyoruz, sadeve muhtaç etmesin, o yeter! ;)






Hiç tahmin edemeyeceğiniz şeylerde kadınlar tahrik olabilirler...

Sevgili erkekler, siz araba kullanırken, yanınızdaki kadının sizden tahrik olabileceğini hiç düşündünüz mü? Eminim çoğunuzun aklına bile gelmemiştir... ama evet, kadınlar bu ve bunun gibi çok küçük ayrıntılardan tahrik olabiliyorlar. Neden mi? Erkek araç kullanırken fazlasıyla erkeksi gözükür. Trafikteki dikkati, araca ve trafiğe hakimiyeti, güzel kullanması ve o pedallara basması bile bir kadını etkilemeye yetecektir. -DİKKAT!!! Acemilik burada sökmüyor. Gerçekten iyi bir kullanıcı olmak gerekli.- Kadın bunu görünce sahiplenme duygusu ortaya çıkar. Erkeğin trafikteki hakimiyeti ve kontrollü oluşu, onun ilişki içerisinde de sahiplenici ve de dikkatli olabileceği hissini yaratır. Elbette ki bu her erkek için ve her kadın için geçerli değildir. Genel olarak böyle olduğunu söyleyebilirim.






Futbolcuların neden kadınları fazlasıyla tahrik ettiklerini düşündünüz mü hiç??

Kadınlar futbol fanatizmi olabilirler ancak yakışıklı futbolculara da çok güzel bakarlar vesselam. Hiç inkar etmeyelim şimdi!!.. Aynı kadınlar, sevgililerini de futbol oynarken görürlerse eğer fazlasıyla tahrik olabilirler. Çünkü futbol tamamen erkeksi bir oyundur ve de dünya çapında erkeklerin en çok tercih ettikleri spor dalıdır. Siz futbol oynarken, tribünde sizi seyreden sevdiceğiniz, siz daha maç sonrası üstünüzü çıkartmadan, terli haldeyken bile sevgiliniz üzerinize atlayabilir. (terden ve kokudan aşırı derecede nefret edenler hariç... seven ne yapmaz. :P)

Neyse dostlar, çok fazla uzatmaya gerek yok aslında. Kadınlar karmaşık ve bir o kadar da basit yaratıklardır. Her an her şeyden etkilenebilir, her an her şeyden tiksinebilirler. Benden size naçizane bir kaç tüyoydu bu yazdıklarım. Okuyup, uygulamanız önemli değil. Sadece okurken keyif alın bu bana yeter..

Yeni blog yazılarında daha sık görüşmek dileğiyle...

Sevgiyle kalın...
İçimdeki Yansıma (Dirty_G1rLs)
http://twitter.com/#!/Dirty_G1rLs

En Yakın Arkadaşım, Sevdiğim Adamla Yattı!

Cuma, Mayıs 20, 2011

En Yakın Arkadaşım, Sevdiğim Adamla Yattı!

Evet, evet!... Yanlış okumadınız arkadaşlar. Bu yazdığım bir gerçek. Üstelik bire bir benim yaşadığım bir olay. Hem de daha bir kaç gün içerisinde...

İşin neresinden başlasam, nasıl başlasam bilemiyorum. Ben bu adamı -ki adam denilirse- dersanenin en başında, sınıfa ilk geldiği gün, gördüğüm anda çok beğenmiştim ve hoşlanmaya başladım. Sonra, en yakın arkadaşımla tanıştırdım. Öyle, böyle derken aynı ortamlarda bulunduk, ortak arkadaşlarla birşeyler yaptık. Arkadaşım elbette benim sevdiğimi, birşeyler hissettiğimi biliyordu. Ancak meğerse gizliden aynı kişiye o da aşık olmuş.

Sonrası malum, ikna kabiliyeti yüksek olan bir erkek ve nefsine, duygularına hakim olamayan bir kadın. Üniversite bahçesi, akşam saatleri, karanlık ve sürtünme yoluyla seks. Diğer yandan salak yerine konulmuş, keriz gibi kandırılmaya devam edilen, üstelik erkek tarafından minik aşk cümleleriyle mesajlar atılarak, kalbi çalınan, masum duygular besleyen bir zavallı!

Ardından sırttan bıçaklayan kız tarafından bin bir özür, erkeğin saf gibi hiçbirşeyden habersiz oluşu, kadın birliği... Allah -ki yaradan olduğu halde- şirk dışında bütün günahları affedebileceğini söylüyorken, ben kim oluyorum ki affetmiyorum, böbürleniyorum, büyükleniyorum? Asla! Arkadaşım dediğime son bir şans daha verdim, bana olan güveni yeniden sağlayabilir ve bir daha böyle bir hata yapmazsa devam edebileceğimi söyledim. Bende Allah korkusu var.

Ve... Şükrediyorum ki bu olayda temiz ve günahsız olan ben çıktım. Dualarım kabul oldu. Çükü bu olay yaşanmadan evvel dua etmiştim. Eğer ileriye dönük olacaksa, ömrüm sonuna kadar mutlu olacaksam bu birliktelik olsun, yoksa bir engel mani olsun." demiştim ve dualarım kabul oldu, Rabbim bana en doğru yolu gösterdi. Allahım'a sonsuzlarca şükürler olsun.



Yaşadığım taze tecrübeden önce hep televizyonlarda, dizilerde, filmlerde görürdük ve öğrenirdik bu tür aldatma olaylarını. Öyle alıştırmışlardı ki sanki bizim başımıza asla gelmez gibi "normal" gözüyle bakıyordum. Artık alışılmış birşey gibi geliyordu bana. Rutin, doğal hayat cilveleri gibi gelirdi. Ancak, başıma gelince anladım ki asla ve asla normal, rutin birşey değilmiş. Aksine, mide bulandırıcı, kafa yemeye sebep ve çaresizliğin asıl resmiymiş...

Bu olay, bana insanlara -kim olursa olsun- asla güvenilmemesi gerektiğini, insanların çiğ süt emdiğini ve bu yüzden ne zaman, neyapacaklarının belli olmadığı, her an sırtından bıçaklanabileceğini öğretti. Ayrıca seveceğin adamı da daha iyi seçmem gerektiğini de çok iyi öğretti.

Allah, dilerim ki hiç kimseye böyle bir tecrübe yaşatmasın, yaşattırmasın! AMİN...

Kendinize iyi bakın ve çevrenizdeki insanları bir kez daha sorgulayın. Güvenilip, güvenilmeyeceğini bir kez daha inceleyin, içten içe kontrol edin. Siz de mutlaka ve mutlaka güvenilecek bir insan olun. Asla bu ve bu tür yanlışları sevdiklerinize, daha doğrusu sizi sevenlere yapmayın!

"Kelimelerini Değiştir, Dünyanı Değiştir."

Pazartesi, Nisan 25, 2011
Minicik bir kelime oyunuyla dünyanını bambaşka bir hale getirebilirsiniz. Bu videoyu izleyin, izlettirin.

Muhteşem bir video, muhteşem bir ders...







Bu videoyu bizlerle paylaşan arkadaşım Evrim Lafçı (CineShoot)'ya teşekkürler.

Olmuyorsa Zorlamayacaksın

Perşembe, Nisan 07, 2011



OLMUYORSA ZORLAMAYACAKSIN


Olsun istersin… Hatta olsun diye yapılması gerekenden daha da fazla üstelersin.

ktır ; değer verirsin, ödün verirsin, sevgiden de öte saygı gösterirsin, olmayacak kaç şey varsa bir araya bile getirirsin… Bakarsın, ne anlattığını anlayabilmiş (?) ne de çözüm için bi’şeyler yapma gayretinde.

İştir; sabahlarsın, “olsun” diy...e ailenden çaldığın zamanı oraya verirsin…


Dosttur; hayatta kimseyi dinlemediğin kadar dinler, kendine ayırmadığın onca şeyi “O’na” ayırmaya çalışırsın…


Sonra olayın içinden kendini çıkartır şöyle karşıdan yaptıklarına bir bakarsın… Bakarsın ki her şey başladığın gibi!


Olmuyorsa, olmuyordur!


Gönlün rahat mı?

Elinden geleni yaptın mı?

Cidden olmuyorsa zorlamayacaksın…


Özgür Şahin

Farkında Olmalı İnsan...

Pazartesi, Nisan 04, 2011



'Farkında' olmalı insan...


Kendisinin, hayatın olayların, gidişatın farkında olmalı... Farkı fark etmeli, fark ettiğini de fark ettirmemeli bazen... Bir damlacık sudan nasıl yaratıldığını fark etmeli...


Anne karnına sığarken dünyaya neden sığmadığını ve en sonunda bir metre karelik yere nasıl sığmak zorunda kalacağını fark etmeli...


Şu çok geniş görünen dünyanın, ahirete nispetle anne karnı gibi olduğunu fark etmeli...


Henüz bebekken 'Dünya benim!' dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu,ölürken de aynı avuçların 'her şeyi bırakıp gidiyorum işte!' dercesine apaçık kaldığını fark etmeli...


Ve kefenin cebinin bulunmadığını fark etmeli... Baskın yeteneğini fark etmeli sonra...


Azraillin her an sürpriz yapabileceğini,nasıl yaşarsa öyle öleceğini fark etmeli insan...


Hayvanların yolda , kaldırımda , çöplükte ama kendisinin güzel hazırlanmış mükellef bir sofrada yemek yediğini fark etmeli...


Yaratılmışların en güzeli oldu ğunu fark etmeli ve ona göre yaşamalı...


Gülün hemen dibindeki dikeni dikenin hemen yanı başındaki gülü fark etmeli...


Evinde kedi,köpek beslediği halde çocuk sahibi olmaktan korkmanın mantıksızlığını fark etmeli...


Eşine 'seni çok seviyorum!' demenin mutluluk yolundaki müthiş gücünü fark etmeli...


Dolabında asılı 25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini ama arka sokaktaki komşusunun o beğenilmeyen gömleklere muhtaç olduğunu fark etmeli...


Zenginliğin ve bereketin sofradayken önünde biriken ekmek kırıntılarını yemekte gizlendiğini fark etmeli...


Annesinden doğarken tertemiz teslim aldığı gırtlağını ve aşırı beslenme yüzünden sarkan göbeğini fark etmeli, fark etmeliyiz çok geç olmadan....


Ömür dediğin üç gündür; dün geldi geçti, yarın meçhuldür... O halde ömür dediğin bir gündür; o da bugündür.... . !


alıntıdır!

İçimdeki Feminizm Hareketi

Perşembe, Mart 31, 2011


Saygıdeğer Yansıma Dostları,

Kaç zamandır bu yazıyı yazmayı düşünüyordum ve nihayet fırsatını buldum ve sizlere bu yeni hareketim(iz)in nedenlerini, amaçlarını ve neler yapılması gerektiğini dilim döndükçe anlatmaya çalışacağım.

Şimdi, sevgili hemcinslerim, belli bir yaşa geldikten sonra erkeklerden çektiklerimizi yazsak roman olur deriz hep. Daha orta okul sıralarından başlarlar bizimle uğraşmaya, hayatımıza girmeye çalışmaya ve de hayatımızı mahvetmeye. Lise çağlarına gelince bu durum iyice artık gösterir. Her iki cinsin de hormonlarının ve ergenlik çağlarının verdiği enerji ve salaklıkla "lise aşkları" adı altında saçmalama evresine girerler ve de nitekim türlü türlü ve şekilli ayrılıklar yaşamaya, hayattan soğumaya, okula gelmemeye, sigaraya başlamaya, agresif tavırlar sergilemeye ve en kötüsü de yeni sevgili bulmaya başlarlar. Bu yeni sevgili olayını da en çok kızlar yapar. Böylelikle iki kat üzülen yine kızlar olur. Çünkü giden erkekti ve üzdü, yerine gelen yine bir erkek ve üzecek. Daha geçen gün bir lise servisinde karşılaştım bu ergen hemcinslerimle, duygusal şarkıların verdiği rehavetme gözyaşı dökenler, bağıra bağıra içten şarkıyı söyleyenler...

Lise biter ve üniversite başlar. Herkesin aklında tek birşey var; üniversite ortamı ve yeni sevgililer. Biz kızlar zannederiz ki bu yeni sevgililer, üniversiteli olunca artık üzmez, can yakmaz, saçmalamaz. Hayır efendim! Erkek milleti her yaşta ve her boyda sizi üzmeye devam eder. Bunun için programlanmışlardır çünkü. Engellenemez! Aldatılmalar, terk edilmeler ve ilk cinsel deneyimlerin yoğun yaşandığı ortamdır üniversite ve %90 pişmanlıklarla sonuçlanır bu ortamda yaşananlar.

Okul dışına çıkıp da genel olarak erkeklerden bahsedecek olursak hepsi birbirinden salak ve bir o kadar kurnaz. Son zamanlarda erkrklerde ki eşcinsel değişimin ve şişik egoların bir sonucu olarak eski erkrkler kalmadı günümüzde. Aşk diye bir şey yok. Hepsi sex için birlikte oluyor biz kızlarla. İşini bitirince ya terk edip gidiyor ya da sex buddysi olarak kullanmaya devam ediyorlar. Kız aşıktır bu arada. E kız elbette daha geri zekalıdır bu konumda. Erkeğin bu yaptıklarını aşktan olduğunu farzettiği için ses çıkarmaz, suyundan gitmeye devam eder, yalvar yakar olur. Kız da ik trip atayım, azcık kıskandırayım, biraz sinirlendirip daha aşık edeyim derken kendini sokak ortasında bulur. Erkek istemez çünkü. Elimi sallasam ellisi, gerekirse en eşcinseli diyerek kızlara artık gereken önemi vermez. Hatta hiç özen göstermez. Çünkü amacı sadece sex birlikteliğidir. Sex bile olmasa kızların son zamanlarda ki aşağılık kompleksi, evde kalma korkusu, elde kalan üç-beş erkeği sevgili yapma endişesiyle yalvar, yakar oluşu erkeklerin kıçını daha bir göğe kaldırmakta, böylece erkekler sen olmasan, diğer kızlar olur diyerek hemen kızı sokak ortasına rahatlıkla bırakabilmekte.

Gelelim işin en önemli kısmına; NE YAPMALIYIZ? Bunu da kendi fikir ve düşüncelerime göre maddeler halinde yazıyorum.

* Eşcinsel eğilimi olan, erkek görünümlü gaylerden uzak dur!

Dışlama manasında demiyorum ama sevgili olarak uzak durun. Nitekim size pek bir yararı olmuyor onların. Bunu nasıl anlayabiliriz? Eşcinsel kişilere haddinden fazla tepki gösteriyorsa, ya da hiç tepki göstermiyorsa. Yolda yürürken bir erkeğe uzun uzun bakıyor, onu süzüyorsa, internet ortamında bu tür sitelerde dolaşıyorsa (bunu ayrı bir araştırma çerçevesinde öğrenmek zorundasınız), kızlarla kanka muhabbettine daha fazla giriyor hatta işi ilerletip saç, makyaj, moda, kıyafetler konusunda tecrübeli konuşmalar yapıyorsa... Böyle kişilerden uzak duruyoruz kızlar!

* Erkekleri alt tabaka olarak gör!

Erkek milletini asla ve asla kendimizden üstün tutmamalı hatta onları alt tabaka olarak görüp, biz dışlamalıyız. Onlara yalvarıp yakarmamalı, kendimize yalvartmalıyız.

* Erkeklerin egolarını şişirme, şişiren kızlarla ilişkiyi kes!

Erkek milletinin son zamanlarda haddinden fazla şişmiş egolarını daha fazla şişirmeye gerek yok kızlar. Onların egosu şiştikçe, tepemize çıkmaya devam edecekler. Bu yüzden bunu yapmamalı, bunu yapan hemcinslerimizle de ilişkimizi kesmeliyiz. Kesmeyeceksek de bu maddeleri onlara da okutmalıyız.

* Sex kölesi olma!

Son zamanlarda dengesi değişen dünyanın etkisiyle tüm insanlık (hele ki erkek milleti) seks hastalığına adeta yakalanmış durumda. Sürekli bir cinsel istek duymakta. Bunun için de biz kızları kullanmakta, işlerini görüp bırakmakta. Bu kadar hafif olmayın kızlar! Siz erkrklerin sex kölesi değilsiniz. Namusunuzu, karakterinizi, kişiliğinizi, edep ve terbiyenizi korumak sizlerin elinde! Eğer siz bunları hiçe sayıp, önünüze gelenle düşüp kalkarsanız her erkek size o gözle bakar ve bir daha size değer veren erkeği zor bulursunuz! Sizin 3-5 cmlik penise ihtiyacınız yok, unutmayın bunu!

* Kendinle barış! Kendin için süslen!

Zaten bunu hepimiz biliyor ve yapıyoruz (çoğu kızlar). Biliyoruz ki biz kızlar/kadınlar erkrkler için dğeil kendimiz için süslenip, bakım yapıyoruz. Erkekler tarafından beğenilmek umrumuzda bile değil. Ama bunu yapanlar da yok değil. Bu yüzden bu tür davranışı olan kızlara sesleniyoruz; Hiçbir zaman bir erkek için değil, kendniz için, kendinizi güzel görmeniz için süslenin, havalanın, göklere çıkartın kendinizi. Her gün aynaya bakıp; "Allahım! Ne kadar güzel yaratmışsın beni. Bu ne mükemmellik, bu ne muhteşem bir yaratılış örneği. Özenip, bezenip yaratmışsın beni. Sanba şükürler olsun. Bana hayır diyecek adam kahrolsun, üzülüp ağlasın. Ben değil!" deyin! Bunu tenkin amacıyla söylemeyin, çünkü bu bir GERÇEK!

* Züppelerden uzak dur!

Elinde tesbihi, ağzında küfrü, dudağında sigarası birası, saçları yerçekimine direnen, düzgün görünümlü olup kendini birşey zanneden, aşkı "kız düşürmek" olarak tabir eden, kendini beğenmiş, kadına şiddeti "farz" olarak gören, size bile küfretmekten çekinmeyen, eğitim ve kültür düzeyi düşük olup, aklı sekse çalışan, kültürlü ve okumuş olup adam olamamış olan erkeklerden ekstra uzak durun kızlar.

* Adam gibi adamları bul!

Bu zamanda her ne kadar çok zor bir ihtimal olasa da erkek toplumu içerisinde %1'lik kısmı kapsayan "adam gibi adam" şeklinde tabir edilen erkekleri bulun lütfen. Sevdi mi tam seven, kadına değer veren, düzgün görünümlü, düzgün giyimli, saçı sakalı normal, işini, kendini bilen, sevdiğine değer verip, onu sahiplenen, "gitme!" diyebilen, "kal!" diyen sevgli için kalabilen, sizi güldüren, eğlendiren, yanında huzurlu hissettiğiniz, size ömrü boyunca huzuru tattırabilecek olan, sizden önce evlilikten bahsetmekten çekinmeyen, korkmayan adamları bulun, onlarla birlikte olun kızlar.

* Hafif meşrep olma!

Sevgli kızlar, sizler de gözünüzü seveyim hafif meşrep olmayın. Sokakta yürürken kaşar olduğunuzu 2 km öteden belli edecek şekilde tavır ve davranışlar sergilemeyin. Tabir-i caizse bastığınız yerde ayak seskeriniz çıksın! Erkekler size açılmak için adeta kıırk takla atsın, çekinsin, reddedilme korkusu yaşasın hatta reddedilsin. Her gelip "benimle çıkar mısın?" diyene "ay eveeeeaaatttt!!" diye atlamayın, cafelerde, restorantlarda kendinizi belli etmeyin. ben buradayım dedirtecek kahkahalar, hal ve tavırlar sergilemeyin. Öyle ağırbaşlı ve edepli olun ki diğer masada ki erkekler bile masanızda ki adama imrensin, diğer kadınlar sizi kıskansın. Her "gel bu gece bende kalalım" diyen adama maraton koşuşu yapmayın. "hayır!" demesini hatta terk etmesini öğrenin. Evde kalacağınızı bilseniz bile bu ilkenizden ödün vermeyin. Bırakın, sizi bu haliniz için terk eden defolup gitsin. Suratınıza boya-badana yapmayın, gerek yok! Hafif bir makyajla -hatta makyajsız- sokağa çıkmayı öğrenin. Erkeklerin en byük korkusu aynı yatakta uyandıklarında sizin gerçek suratınızla karşı karşıya gelmektir. Bırakın, sizi doğal halinizle sevip, beğensinler. Ayrılan sevgiliye "ay nolur affet beni aşkım, yalvarıyorum" demeyin, zira sizleri dışlıyoruz!

* Giyinmesini bil!

Size yakışanı giymeyi öğrenin. Kilolu kızlar zayıflamayı öğrensin, sevgili bulamadık diye kendilerini iyice salmasınlar. Önce sağlık için kendinize bakın. Giyineceğiniz kıyafetler sizi ne rahibe gibi ne de hafif meşrep gösterecek kıyafetler olsun. Orta kararı bulmayı öğrenin, gerekirse bilenlerden yardım alın.

* Kendini gelirştir!

Eğer daha çok takdir görmek, popüler olmak ve aranan olmak istiyorsanız kendinizi geliştirmesini de bilin. İki-üç cümlelik bilgilerle yetinmeyin. Bilgilerinizi, kültürünüzü geliştirin. Okuyun, gezin, görün. Erkeklerden daha çok futbol, kadınlardan daha çok moda-makyaj bilgileri edinin. Futbol sevmiyor olsanız bile nefret etmeyin. Gerektiği yerde sevgilinizle oturup o keyfi yapmasını bilin, öğrenin.


KURALLARIMIZ ŞİMDİLİK BU KADAR KIZLAR, AMA UNUTMAYIN; DEVAMI GELECEK...!


İÇİMİZDEKİ FEMİNİZM HAREKETİ BAŞLASIN!

GENÇ BEYİN

Pazartesi, Mart 07, 2011




Sevgili yansıma dostları,

Düşündüm, taşındım ve yine bir tanıtım yazısı yazmaya karar verdim. Baktım ki uzun zamandır bir filmin, bir dizinin ya da her hangi bir şeyin tanıtımını yapmıyorum. Bu sefer de sizlere bir dergi tanıtımı yapayım dedim.

Dün yine kapalı bir havanın olması, evde ki can sıkıntısı ve yapacak birşeyin olmayışıyla kendimi yine sokaklara attım. Bu defa nereye gitsem diye düşünürken kendimi bir kitap marketinde buldum. Genellikle din temalı olmak üzere türlü türlü kitaplar, kpss,sbs,ygs,lys,dgs vs. hazırlık kitapları, soru bankaları ve de dergiler...

Dergi reyonunu gezerken bir dergi gözüme ilişti. Bu dergi benim için daha önceden de tanıdık olan bir dergi. Kuzenim yıllardır her sayısını kaçırmadan takip ediyor ve de arşivliyor aynı zamanda. Bir keresinde kuzenimde bu dergiyi görüp okumuş ve de çok beğenmiştim. Derginin adı; GENÇ BEYİN.

Aklınıza gelebilecek her türlü insanî konuda yazılar bulabiliyorsunuz. Sayfa sayfa, çeşit çeşit yüzlerce yazı. Biraz dinî, biraz ahlaki, biraz toplumsal... Kısacası içimizden biri. Bu dergiyi okuyarak kişisel ve de düşünsel anlamda kendini geliştiren ve değiştiren çok insan var. Üstelik işin en ilginç yanı hiçbir yazı sizi sıkmıyor ve de keyifle okuyorsunuz. Dergi içerisinde en beğendiğim köşe; "Çok İlginç Eş Seçimi Hikayeleri" kısmı. Gerçek yaşanmış ve kişilerin eşleriyle nasıl ve ne şekilde tanışıp evlendiklerini anlatıyor bizlere. Sadece bu köşe değil, dergi baştan aşağı öyle keyifli ki anlatılmaz,, okunur.

Dergi, aynı zamanda bir de kampanya başlatmış okurlarına. Bu güne kadar çıkan bütün Genç Beyin sayıları ve yanında 7 adet kişisel gelişim kitabıyla birlikte sadece 291 lira.

İşte derginin bu ay ki içeriği;

KAPAK YAZILARI
* ADALET budur!
* Aşçılıktan vezirliğe
* Yılanın bildirdiği sürpriz HAZİNE
* UNUTULMAZ hatıra
* Geçimsiz adama ders

BAŞYAZI 1
*
Problemleri bambaşka yollarla çözme tekniği (Kıvrak zekâlı yazar hayli rahatsız edici bir dertten nasıl kurtuldu?)
* Böyle tevazudan Allah korusun!

MESAJ 3
* İçindeki dehâyı geç de olsa keşfedip ömrünün kış mevsimini ilkbahara çeviren bir genç beyinden tembellere çağrı
* Genç Beyin için ne dediler?
* Mükâfatın böylesi!
* Baş belâsı tiplerle nasıl başedilir?
* Genç Beyin aramıza girdi!
* Dertlerinize özet çâreler

GENÇ HABER 5
* Çalışan motivasyonunu artıran 8 taktik
* Çocuk nasıl iyileşti?
* Negatif düşünceleri pozitife çevirme yolları
* Gelişmek içten gelmeli!
* Sağ kulağın sırrı
* Onlar hâlâ aramızdalar!
* 15 kritik maddede madalyalık yönetici
* Kör şairin cevabı
* Bu yazıya başlık bulamadık!
* Gülümse biraz!
* Şimdiki aklım olsaydı...
* Ayın iş fikirleri

HİTABET 8
* Tatmin edici ve zevkli konuşma sanatı
* İkna eden konuşma

DÜNYA 10
*
Amerikalı ünlü şarkıcının müthiş değişimi (Yıllardır şan, şöhret ve paranın getirmediği huzuru İslâm’da buldu...)

SATIŞ 11
* ABD’nin 1 numarasından pazarlamada 11 taktik (En etkili, sonuç veren, ciroyu artıran incelikler)

TARİH 12
* Bir rahibin İstanbul’dan Edirne’ye seyahati (Bir zamanlar maziye bak!)
* Sultanın mesajları
* İngiliz gözüyle ordumuz
* Âh Taçlı Hatun, âh!
* Mete Han’dan dersler
* Fatih yapan konuşma

BAŞARI 14
* Başarılarını nelere borçlular? -26 (Ünlü marka sahiplerini tutuşturan kıvılcımlar)
* İşe hâkim olmanın 5 şartı
* Böyle zengin olmayın!

SAMİMÎ İTİRAFLAR 16
*
Yüksek karakterli insanın değişmez 15 özelliği
* Ölümün dirilttiği evlat
* Market çalışanının kaderi
* Okullara süper fikir!

HAYAT 17
* İkisi de önemli kişi ama küs! Göz yaşartan barışma (Niçin konuşmuyorlardı, nasıl barıştılar?)
* Küsmeyi bitiren hadisler

DÜŞÜNME 18
* Tasarımcı düşünmenin püf noktaları (Her şeyinizle farklılaşmaya hazır mısınız?)
* Bankanın uyanıklılığına bak!
* Mükemmel tasarımı gör, haddini bil!
* Adım adım tasarımcı düşünme uygulaması

HİKÂYE 20
* Bazıları çok talihli, neden? (Liyâkat kazanmadığınız şeyi istemeyin!)

GELİŞİM 21
* Farkettiren hikâye
* Zafer kazandıran küçük şey

BAŞARI SANATI 22
* Nasıl başardılar?
* 12 çocuklu ailenin 5. çocuğu hayallerine nasıl ulaştı?
* Kaportacılıktan otobüs fabrikatörlüğüne...
* İkna edilmesi çok zor babasından devraldığı firmayı 5 yılda nasıl büyüttü?
* Çırak olarak başladı, şimdi ABD’ye çocuk kıyafeti satıyor!
* Para kazan ama şunu da unutma!
* Önce ihtiyaç, sonra girişim!

AİLE 25
* Ailede herkese ders (Nimet henüz elinizdeyken kıymetini iyi bilin!)
* Bir haberi en kısa sürede yerine ulaştırmanın 3 yolu
* İffetin mükâfatı
* Bir dakika!

HATIRA 26
*
Öldü bilinen asker eve döndü! (Günümüzün karamsar, mutsuz, umutsuz, hedefsiz gençlerine...)
* İngiliz ve Fransız sömürgeciliğinin zirve yaptığı elîm hatıra
* 87 yıldan geriye kalanlar

GELİŞİM 29
* Sizi tercih etmiyorlar, çünkü... (Tarafsız gözle oku, eksiklerini gör, tercih edilen ol!)

GÖRGÜ 30
* Dost ve akrabayla iş yaparken tek şeyi uygulayın, yeter!
* Orhan Gazi yaşasaydı buna ne derdi acep?
* Unutulan edep ve zarafetimiz (Böyleydik!)
* TV’de konuşmanın 4 maddelik anayasası
* Yine cep telefonu!

KARAKTER TESTi 32
* Organize olabiliyor musunuz? (Ânî durumlarda gidişatı başarıyla yönetebiliyor musunuz?)
* Zamansızlıktan kurtaran 3 aşamalı plân

İNSAN 33
* Cariyeye âşık olan âlim nasıl her şeyden vazgeçti?
* Yanlış bir iş yapana nasıl davranmalı?
* Mecnun’la Leylâ sohbette!

TEFEKKÜR 34
* Şu sevgiye bakın!
* Kul olmayı öğren!
* Harika bir son nefes!
* Çok ama çok ibretlik!
* En kârlı alışveriş
* Hazır cevaplar

ZEKÂ TESTi 35
* 20 dakikada zekâ testi
* Şaşı bak, şaşır!
* Güler misin, ağlar mısın?
* Amerika’dan ne istedi?

SORULARA CEVAPLAR 36
* 2 ay sonra emekli olacağım. Yıllardır hayalini kurup tasarladığım kendi işimi mi kurayım; yoksa o sektörde ünlü bir markadan gelen cazip teklifi değerlendirip maaşlı mı çalışayım? Ne yapayım?
* Bu kadarına pes doğrusu!

TÜRKÇE MEYDANI 38
* Geçen yılın bana öğrettiği 19 şey (Uygulamaya yönelik adımlarınız hızlanacak!)
* Tinerci çocuğun evi

GENÇ SAYFA 40
* Delikanlıca sözler
* Yaşlılara müjdeli haber (Bunu yaşlılara okuyun, sevinsinler!)
* Buna katlanabilir misiniz?
* Irkçı fitneciye tarihî cevap
* Hızla yükselen gencin 30 özelliği

EĞiTiM 42
* Dünyanın en zeki insanından çocuk yetiştirme tüyoları
* Fransız aydını bizi nasıl tanıdı?
* Latif bir aşk hikâyesi
* “Ders çalışma isteğim yok, motive olamıyorum!” diyenlere taktikler
* Parayı çok seven berber parasını nasıl âhirete götürdü?
* Cep telefonu nesli!

ONLAR BÖYLEYDi! 44
* Akılları ve kalpleri tir tir titretecek sahneler -56
* Arşa çıkan et
* Bu tehlikeden kurtulun!
* Hafifleten meyve
* Önce anne mi, baba mı?
* Eşi benzeri yok ama...
* Fakirlikten ve ahmaklıktan kurtulma yolu
* 50 bin kişi neden öldü?
* Papazı Müslüman eden söz
* Bu tesbite dikkat!
* Gerçekten tanımak
* Peygamberimiz’in (sav) her namazdan sonra mutlaka okunmasını tavsiye ettiği dua
* Emanet vaktini kaçırma!
* Pişman olan katil
* Gerçek dosta bakın!
* Düşman nasıl dost olur?
* Sensiz de olmaz, seninle de!
* Hırsıza muâmele

EVLİLİK 46
* Kaderin garip cilveleriyle dolu bir evlilik
* Sevdiği yüz vermeyen gencin hatası

GELİŞİM 48
* Başarı ve mutlulukta kısa yollar -13
* “Çıkar ağzından baklayı!” sözünün ilginç hikâyesi
* Hakikaten zor bir rüya tabiri

HİKÂYE 49
* Bu hikâyeler mestedecek!
* Âriflerin yemeğinin tarifi
* Bu satıcı gibi yapmayın!

PENCERE 50
* Peygamberimiz’in (sav) namazı -27
* Bu sırrımı ölümümden sonra söyle ki, ibret alsınlar!

PORTRE 52
* Hz. Ebûbekir’in (ra) örnek hayatı -5
* Hayatından ibretlik tablolar -4 (Mest edecek!)
* Bunu okuduktan sonra hâlâ gıybet edecek misiniz?
* Halife, devlet başkanı, başkomutan Hz. Ebûbekir’in aldığı maaş
* Hassasiyete bak! Rasûlullah’ın (sav) vefatlarındaki tutumu
* Hz. Ömer’e vasiyeti
* Etkili sözlerinden bir demet -4
* Kimin sadakası daha üstün?

TERBİYE 56
* Ana-babama mektup (Ebeveynlere “Bir dakika!”) dedirtecek yazı)
* Baban zaten hazır!
* Zamâne genci babasından para istiyor!

İLGİNÇ 58
* Başarı için şart olan karakter özelliği
* Tasarım harikaları
* İkisi bir arada: İlginç ve komik
* En çok merak edilen sorular
* Asrın sahtekârı doktor!

MiZAH 60
* Fıkra saltanatı
* Söz sırası Temel’de!
* Şu velilere bakın!
* İşte yurdum insanı!

KiTAP 62
* Kitaplarını siperlere taşıyanlar (Yeter ki isteyin!)
* Okuduğumuz kitaplardan seçtiğimiz cümleler -10
* Yahya Kemal söylerse...
* 58 sayfa nokta, 66 sayfa virgül!
* Düşünebiliyor musunuz?

BiZ BiZE 64
* Psikologdan unutulmaz tavsiye
* Genç Beyin’le nasıl değiştiler?
* Başarı ve mutluluk tanımlarınız


YAZIMIZIN EN ÜSTÜNDE GÖRDÜĞÜNÜZ DERGİ KAPAĞI DA BU AY Kİ SAYIYA AİT. BENCE DENEMEYE DEĞER... ÜSTELİK SADECE 7 LİRA. BU FİYATI NERELERDE ÇARÇUR ETMİYORUZ Kİ? BU DERGİ İÇİN DEĞER! KEYİFLİ OKUMALAR.

KENDİ KENDİMLE RÖPORTAJ

Pazar, Mart 06, 2011



Formspring.me kullanıcıları bilirler, siteye üye olan herkes birbirlerine üye adlarını göstererek ya da göstermeyerek türlü türlü sorular sorup, cevaplarlar. Bir nev'i röpörtaj sitesidir bana göre. Şimdi ben de bu siteden arkadaşlarıma sorduğum sorularımdan bazılarını kendime sorup, kendim cevaplayacağım. Röpörtaj başlasın...

1-GELİN diye bir dizi-roman okuyormuşsun. Neler düşünüyorsun? Uzun uzun cevap istiyorum!



Aslında bahsettiğiniz dizi romanı ben kendim yazıyorum fakat bu aralar blogger’ın yasaklanması ve kendi bilgisayarımda türlü sorunlar çıkması sebebiyle yazamıyorum. Tüm okurlarımdan özür dilerim. En kısa zamanda yeniden döneceğim inşallah.


2-Hayatta özlediğiniz tek insan kim?



Tek insan diyemem çünkü minimuma bile indirgersem iki kişi çıkıyor. Bu yüzden özediklerimi sayayım; Rahmetli dedem, rahmetli ikiz kardeşlerim, yaşayan ancak sürekli yakın olamadığım dayım, yengem ve kuzenim.


3-Aşk sizin için neyi ifade ediyor?



Aslında hem çok şey ifade ediyor hem de hiçbir şey ifade etmiyor. İlahî aşk olunca iş değişiyor tabii… Bence en iyisi ilahi olanı. Gerisi boş!



4-Defne Joy Foster, Kıvırcık Ali ve diğerleri... Neler oluyor?



Bir gün, hepimiz bir bir öleceğiz. Onların zamanları gelmişti sadece…



5-Bazen yaşadığınız ortamı, ortak yaşamı paylaştığınız kişileri tamamen terk edip, bambaşka bir yerde, bambaşka insanlarla, yeni bir hayata başlamayı hiç düşündünüz mü?



Sürekli aklımı kurcalayan bir şey aslında. Bazen değil her zaman düşünüyorum ancak hayat şartları şu anda izin vermiyor maalesef. Kısmet olursa bir gün bu dileğimi gerçekleştirmek istiyorum. Türkiye’de ki seçimim “Ayder Yaylası” olabilir.



6-Blog sayfama bir şeyler yazmak istiyorum ancak yazacak bir şey bulamıyorum. Sizce neden?



Şimdi buldum işte… Aslında bu zaman, mekan ve düşünce kavramının tam oturduğu anlarda olabilecek bir şey.



7-Günah ya da suç sayılmasaydı, ilk kimi öldürmek isterdin?



Bu soruyu cevapsız bırakmak istiyorum… :))



8-Tarihte bir döneme gitmek ve o zamanda yaşamak isteseydiniz, bu hangi dönem olurdu?



Taş Devri, Hz.Muhammed’in (s.a.v.) yaşadığı dönemde, yanında bir mü’min olarak ya da Lale Devri’nde Osmanlı…



9-İleride çocuğunuz olursa, ona hangi isim(ler)i vermeyi düşünürsünüz?



ERKEK: Yunus, Yusuf, Araf, Baran, Umar, Alptuğ.

KIZ: İkra (İgra), Hazem, Buğlem, Naz.



10-Hiç bir gün bilgisayarı, cep telefonunu, ev telefonunu, televizyonu, ışıkları kapatıp karanlıkta ya da mum ışığında kendi isteğinizle oturdunuz mu?


Oturmaz olur muyum hiç? Muhteşem bir keyif… Yeniden denemek istiyorum.



11-Bu güne kadar duyduğunuz en tuhaf isim neydi?



Ördek. Şaka gibi ama bu bir gerçek. Babamın köyünde ki bir kadının ismi.



12-Takip ettiğiniz TV kanalları hangileri? İlk 5...



TÜRKİYE: Semerkand TV, Dost TV, Hilal TV, Berat TV, MPL TV.

ABD: ABC, the CW, Showtime, HBO, Starz.

İNGİLTERE: BBC one, E4.



13-En sevdiğiniz yemek hangisi?



Tavuk, Pilav, Ayran üçlüsü ve de mercimek çorbası. İskenderi de unutmamak lazım. :):)



14-Bundan 7-8 yıl önce internette hangi sitelere girip, neler yapıyordunuz?



Chat kanallarında fink atıyordum. TV kanallarının ve ünlülerin resmi web sayfalarında geziniyordum. BBG’nin sitesine bakınıyordum.



15-Sinemada izlediğiniz ilk fim hangisiydi?

“Yeşil Işık”. Kenan Işık ve Hülya Avşar.



16-İlk satın aldığınız müzik albümü hangisiydi?



Bir BBG manyağı olarak; Tarık-Of Deli Gönül.



17-En çok vakit ayırdığınız sosyal paylaşım sitesi hangisidir?



Twitter.



18-En son ziyaret ettiğin şehir neresi? ve nasıl buldun?



En son ilk gördüğüm şehir olarak Antalya diyebilirim. Nasıl mı buldum? Ahhhhh ölmeden tekrar görmek istiyorum…….



19-Rüya makinası icat edilse, rüyanda ilk kimi görmek isterdin?



Kardeşlerimin Bezm-i Eles’te ki şu anki durumlarını ve ne yaptıklarını. Belki biraz da sohbet ederdik..?



20-Keşke şu şey icat edilmeseydi dediğin bir şey var mı?



Bilgisayar, İnternet, Televizyon, Arabalar, Kozmetik ürünler… Kısacası dünyaya ve insanlığa zararı dokunan bütün icatlar.


SİZLER DE CEVAPLANMASINI İSTEDİĞİNİZ SORULARINIZI SORUN, HEM FORMSPRING.ME SAYFAMIZDAN HEM DE BLOGUMUZDAN YANIT BULSUN...

SORULARINIZI SORMAK İÇİN LÜTFEN
TIKLAYIN
Related Posts with Thumbnails

Duyur

Share |