Antalya Günlüğüm -1-

Cuma, Haziran 11, 2010

Sevgili Yansıma Dostları,

Bildiğiniz üzere uzun zamandır haberini ettiğim Antalya ziyaretini, yolculuğunu sonunda bugün gerçekleştirmiş bulunuyorum. Sizlere şimdi evden ayrılmadan başlayarak, şu ana kadar yaşadığım bütün olayları tek tek anlatmak istiyorum.

Sabaha karşı saat 04:30 da elimde bavulumla, babamla birlikte evden ayrıdım. Vedalaşma sahnesini elimden geldiğince hızlı ve duygudan yoksun yapmaya çalıştım. Aileme bağlılığım bilinir herkesçe. Annemin üzülüp, ağlamasını istemedim. Sonra çıktık yola ve geldik otobüs durağında hava alanına götürecek servisi bekledik. Servis gelince bindik ve geldik havaalanına...

Hava alanında ki prosedürleri anlatmama gerek yok umarım... Saatimiz gelince uçağımıza bindik. Yerimi bulup oturduktan sonra, host ve hosteslerin (yeni adıyla kabin memurları) bazı bilgileri sunduktan sonra uçak hareket etti. Bu arada erkek kabin memurunun yakışıklılığından bahsetmeme gerek bile yok. :)) Sonra uçak havalandığı anda, ilk kez uçakla yolculuk edecek olan benim yüreğim ağzıma geldi. Her sallanışta, her sallantıda öleceğimizi sandım. Neyin normal bir durum, neyin normal olmadığını bilmediğimden bir süre gözlerim kapalı öylece bekledim.

Çay, açma, kek vs. dağıttıklarında biraz kendime gelmiştim. Zaten açtım ve onları da miğdeye indirdikten sonra anons yapıldı ve inişe hazırlanıyoruz, kemerlerinizi bağlayınız dendi. Bu arada bulutları bu defa yukardan görmek apayrı bir zevk... Karlar yağmış gibi koca bir alana. Ev yok, hiç birşey yok, sadece kar...

Uçak, Ankara Esenboğa Havalimanı'na indikten sonra, o güzelim havalimanının tadını çıkardım. O ne güzelliklerdir öyle!!! Ardından transfer yolcu olarak, iç hatlarda Antalya uçağını bekledim. Bu arada salonda yan tarafıma iki tane Helga (Alman kadın vatandaşı -Turist) oturdular. O ne çene Ya Rabbim :)) Karşıma da süper ötesi bir yakışıklı gencin oturduğunu da unutmamak gerek. Aynı uçağa binemediğimiz için üzüldüm. Belki bişeyler olabilirdi... :P Hoş, hiç bakmadı yüzüme ama!!!

Antalya uçağına biniş anonsu yaptıktan sonra biletlerimiz ve kimliklerimizle birlikte bindik uçağımıza. Bu seferki yolculuk korkutmadı beni. Artık tecrübeliydim. Bu arada Ankara'da hava berbat olduğu için, bulutlar daha çoktu ve içinden geçip gittiğimiz dahi oldu. Bu sefer kabin memurlarının tiplerini beğenmedim o da ayrı. :)) Yeniden dağıtılan sandöviç ve çayı da mideye indirdikten sonra, anons yapıldı yeniden, kemerleri bağlayınız, inişe geçioruz diye. Ve sonunda beklediğim oldu, olan oldu! Basınç sebebiyle sol kulağımda tarifi olmayan bir acı başladı. Aklımı oynatacaktım resmen! Tam 20 dakika nasıl dayandım ben bilmiyorum... İndikten sonra valizimide aldım, kuzen bekliyordu beni. Selamlaştık, sarıldık felan derken sonra kuzen, arkadaşı ve ben arabayla bir Antalya turu yaptık.

Antalya'nın güzellikleri anlatılmaz yaşanır diyorum sadece... Bütün sokaklarda muhteşem güzellikte ki palmiye ağaçları, Akdeniz'in masmavi güzelliği, bol ağaçlandırma ve ormanları, Konyaaltı plajı, merkezi, tünel geçitleriyle ve herşeyiyle muhteşemden öte bir cennet köşesi diyebilirim.

Peki ya otel? Otelin sadece personel bölümünü gördüğümden, henüz daha nasıl bir yer olduğunu bilemiyorum. Otelin ön kısmını görmek henüz nasip olmadı yani. :) Pansiyona gelince...; Şu anda pansiyonda ki yatakta uzanmış vaziyette yazıyorum zaten bu yazıyı. Tek kelimeyle vahşet!!! Öğrenci evi ile hastane odası karışımı birşeyle karşı karşıyayım ki, bu söylenilene göre en iyisi. İnternet ve tv diğer odalarda bulamayabilirim. Allahım kurtar beni. İMDATTT!!!

Antalya'da kaldığım ve internet bulabildiğim müddetçe, Antalya Günlüklerimle sizlerle olacağım. Sizleri seviyorum. Bana dua edinnn!!! :)))
Related Posts with Thumbnails

Duyur

Share |